2(4+4+4)

Bu yazıyı nicedir yazmak istiyordum, bir türlü olmadı. Aslında eğitim sistemine çemkirme yazılarının piri Blogcu Anne’dir. Eylül doğumlu Deniz’i hangi sene okula versem / büyüklerin küçüğü mü olsa küçüklerin büyüğü mü olsa diye kara kara bir seneye yakın düşündükten ve nihayetinde bir karara vardıktan sonra bir anda pat diye oğlunu ilkokula vermesi gerektiğini öğrenip aylardır bu konuda söylenip durur. Şahsen milli eğitim bakanının yerinde olsam gurur yapar bu kadar lafın üzerine Blogcu Anne gönderse de almazdım Deniz’i okula.

Daha fazla

Beyinden naklen yayın

Ben üniversitede okurken kısa süreli bir ev arkadaşım olmuştu. Çok ilginç bir kızdı. Kafasından ne geçerse söylerdi. Tabi bunu derken “boşboğaz” demek istemiyorum. Boşboğazlığın da ötesinde birşeydi. Resmen kız beyninden naklen yayın yapardı: “Şimdi ayağa kalkacaaaammm, içeri gideceeeemm, bir bardak süt alacaaam…” İnanmadınız mı? YEMİN EDİYORUM! Herşeyi anlatırdı yaa. Beynine giren çıkan tüm komutları bilirdik. Salak salak yüzüne bakınca da “Ne oluyor yaa?” derdi. Söyleyince de inanmazdı yaptığına. Tamamen istemsiz yani. İnanılmaz!

Daha fazla

Gözden Geçirilmiş ve Genişletilmiş 2. Baskı: İstanbul Akvaryum

Küçük bir çocukken Atatürk Orman Çiftliği’nin hayvanat bahçesine gitmiştim. Üzerinden yıllar geçti ama hâlâ o hayvanat bahçesinin pespaye halini unutamadım. Su aygırının suyu yoktu, arkadaş. Zavallı hayvan, suyun kaldırma kuvvetinden de yararlanamayınca malak gibi güneşin altında yatıyordu. Ara sıra hortumla su tutuyorlardı üzerine. Koca hayvanat bahçesi tezekhane gibi kokuyordu. Pislikten yürünmüyordu. Sinekler, sivri sinekler de cabası. Bir de su ürünleri kısmını hatırlıyorum. İdrar rengindeki akvaryumların içinde bir sürü balık vardı. Kokudan ve sıcaktan içeri girilemiyordu. Suları en az 40 derece vardır hayvanların. Ne bir pervane ne bir klima mevcuttu odada. Hiç olmadı insan eline bir Bülent Ersoy yelpazesi alır yeller hayvanları. Olacak iş mi bu yahu?

Daha fazla

Derya kuzusu bunlar deryaaaaaaaaaaaaaaaaaaa

Bu hafta sonu gecikmeli bir doğum günü kutlaması yaptık. Çocukların doğum günlerinde patates piyazı, kek , börek menüsüyle büyüklerin bir araya gelip sadece kendilerini eğlendirmesine uyuz olduğumdan doğum günlerinde bebelerimiz için özel bir şey yapmak istemiştim. Nicedir İstanbul Akvaryum’un adını duyuyordum. Komşunun kavanozdaki iki balığının başında rahat 45 dakika harcadıkları için koskoca bir akvaryumun bebelerimin çok ilgisini çekeceğini düşündüm. Uzun süredir babaları hafta içi, hafta sonu kesintisiz çalıştığından gitmek anca nasip oldu.

Daha fazla

Hoşgeldin Bebek!

Demiştim ya benden 1,5 yaş büyük bir ağabeyim var. Üst üste olmuşuz biz. Annem çok sıkıntı çekmiş. Ağabeyimle küçükken birbirimizi yerdik. Acayip rakiptik evde. Büyüyünce değişir dediler, büyüyünce de pek değişmedi.

Daha fazla

Kitap kurtçukları

Adettendir, her blog yazan anne, bebesinin kitaplarla birkaç poz resmini bulup buluşturup mutlaka bloğa ekler. Altına da kitap kurdu diye not düşmeyi unutmaz. Bu resimlerin arasında özellikle gece bebenin uykusunda koynunda kitap olanı pek bir makbuldür. Hele bir de bloğa çocuğumun kitaplığı diye kategori koyanlar vardır ki kıskanmamak elde değildir. Takipçiler “Yaaa benim çocuğum niye kitaplara bu kadar düşkün değil,” diye kendi kendini yer bitirir. Ayol, siz sanıyor musunuz ki o çocuklar o kitapları okuyor? Görmüyor musunuz kitaplar kitapçıdan yeni alınmış da dizilmiş. Üzerinde kırışık bile yok. Hiç çocuğun eline geçen kitap öyle kalır mı? Belli ki onlar süs! Şimdi haklarını yemeyeyim, bir de harbiden kitaplarla haşır neşir olan çocuklar vardır. Bunun işin de tek bir sırrı vardır: Çocuklara oyuncak verirsen oyuncakla oynar; kitap verirsen kitapla oynar. İşte bu yazım “İyi de ben de verdim, yedi kitabı yahu!” diyenlere gelsin. Biraz da bebesi kitap okuyan blogcu anne kimliğimle ben hava atayım, sizinle üst perdeden konuşayım:

Daha fazla

Hiii ikizler mi? 6. bölüm – Bilimsel Gerçekler ve Belgeler Işığında Bir Bebenin Hiçbir Zaman İkize Bedel Olamayacağının İspatı

Bir ikiz annesi olarak en çok sinirimi zıplatan, karşımdakine okkalı bir yumruk geçirmemek hatta kocamın kemerini kapıp girişmemek için kendimi zor tutturan durum şu klasik dialoğun son cümlesinde saklıdır:

Daha fazla

Tekraş! Tekraş! Tekraş! Tekraş! Tekraş! Tekraş! Tekraş! Tekraş! Tekraş! Tekraş! Tekraş! Tekraş! Tekraş! Tekraş! Tekraş! Tekraş! Tekraş! Tekraş! Tekraş! Tekraş!

Bu aralar bizim evde en favori kelime “tekraş” yani tekrar. İkisi de tekrar ve tekrar “tekraş” demekten öyle büyük bir zevk alıyor ki! Neyi severlerse daha biter bitmez başlıyorlar “Annea tekraş!” Haydiiii, ben de başlıyorum sil baştan aynı şeye. İkiz annesi olmanın en zor yanı aynı işi iki kez yapmak derler ya iki kere yapmak da ne var yahu. Ben bu lanetli kelime yüzünden aynı işi yüzlerce kez yapıyorum.

Daha fazla

Bay bay memmmeeeeeeeeeeee!

İlk emzirme yazımı yazarken bunun finalini ne zaman ve nasıl yazacağımı merak ediyordum. İşte beklenen gün geldi çattı. Görkemli bir finalle emzirme sezonumu açılmamak üzere kapattım.

Daha fazla

Korkunç, dehşet, hatta dehşetengiz, ürkünç, “amanın nereden çıktı bu” dedirten 2 yaş sendromu!!!

Allah var şimdi, ben biliyordum başıma gelecekleri de daha önceden yazmıştım. Ama yine Allah biliyor ya bu kadar olacağını da tahmin etmemiştim. İki yaş sendromu bizim evi derinden sarstı. Bu gidişle de daha uzun süre de sarsacağa benziyor.

Daha fazla

Previous Older Entries

Blog Stats

  • 148.434 hits